12 Ağustos 2013 Pazartesi
Richard R. Conorroe - Yönetimde 32 Altın Kural Özeti
Yazar : Richard R. CONORROE
Yayınevi : İlgi
Baskı : İstanbul / 1989 / 198 shf.
Bölüm 1
Başarınızı en fazla etkileyecek kişiler seçin; onları doğrudan etkileyecek, kişisel Kitap olarak ve sürekli irtibat halinde bulunun
Bu kitabın iki hedefi var;
Önce herkesin, meslek hayatında sık sık yaptığı hataları göstererek uyarılarda bulunmak
İkincisi, yönetimde 32 altın kuralı, özellikle iş hayatında fazla tecrübesi olmayan genç kadın ve erkekler için yazdım.
Her işte, kilit noktası olan kişiler vardır. sizi engelleyebilecek, ya da başarıya itebilecek tanıdık kişiler...Bunlar sizi bazen zirveye çıkarır, bazen mahveder.
İş hayatında iki tür tanıdık ayırt edilir:
Kendi düzeyindeki tanıdıklar: Gücünüzü kaybetmeden bulduğunuz mevkide kalmanıza yardım ederler.
Yüksek düzeydeki tanıdıklar: İlerlemenize yardımcı olurlar
İş ilişkileri, evlilikten çok aşk maceralarına benzer. Çiçek açar ve solar. Bazen tekrar çiçek açtığı, yada tamamen öldüğü olur
BÖLÜM 2
Şu andaki durumunuzun, yarın hatta bugün değişmeyeceğini sanmayın.
İş hayatı, elinizde tuttuğunuz bir prizmaya benzer; Görüntü sürekli olarak değişir.
İş hayatındaki çalkantılar sizi pasif olmaktan kurtarır, fırsatlar yaratır. Bunlar bir bakıma, işinizin tuzu biberidir.
Seçiminizi yapın. Kırk yılda bir değişiklik görülen mesleklerden birini seçebilirsiniz yada her telefon konuşmasının, her gelen mektubun küçük bir serüven anlamına geldiği bir iş bulabilirsiniz. Ama işlerin hiç değişmediği bir meslek bulamazsınız.
“İşler hep aynı!..” deyişi, gerçekle çelişkiye düşmektedir. İşler asla hep aynı değildir.
BÖLÜM 3
Mesleğiniz ne olursa olsun, kendinizi bir satıcı olarak görün
İş hayatına girdiyseniz, artık siz bir satıcısınız.
Mühendis, müdür yardımcısı, fabrika yöneticisi, sekreter, marangoz, kimyager, stilist, başkan yardımcısı olabilirsiniz. Bütün bunların hiç önemi yok. Siz, yinede bir satıcısınız.
Her Allah’ın günü, bütün bir gün boyunca diğer insanlara, kendi fikirlerinizi şirketinizin veya başkalarının fikirlerini ve hepsinden önemlisi, onlara kendinizi satıyorsunuz.
Bir satıcı olarak hiç yeteneğiniz olmadığını söyleyebilirsiniz. Bu hiç önemli değil. Zaten satıcılık yapanların çoğunda, ya pek az satıcılık yeteneği vardır yada hiç yoktur, yinede çoğu başarılıdır.
Burada sözüne ettiğimiz satış şekli, yetenekten çok davranışlarla ilgili.
İlk izlenimlerin kalıcı olmasının bir nedeni vardır. Birisi sizinle karşı karşıya geldiğinde hakkınızda hemen bilgi edinir. Onda bıraktığınız izlenimleri bilinçli bir şekilde sınıflandıramaz, ama, yinede o izlenimi alır ve bir yere saklar.
Elinizi sıkarken, gücünüzü hisseder, sesinizin cesaret yansıtıp yansıtmadığını duyar, yürümenize bakar.
Kendinizi paketleyiş biçiminizle ona pek çok bilgi verirsiniz. Giyiminize ve bakımlı olup olmayışınıza göre, sizin düzenli veya düzensiz, rahat yada sinirli, resmi veya samimi, tutucu veya yeniliklere açık bir insan olduğunuza karar verir.
Kişinin masası, çalışma odası, yada bürosu, onun hakkında neler ortaya koyar, bir bilseniz şaşırırsınız. Kendisi içeride yokken bile birinin bürosuna girerek, onun hakkında bir hayli bilgi edinebilirsiniz. Bürosu bir çalışma yeri olarak mı, yoksa bir vitrin gibi mi düzenlenmiş? Yoksa her iki durumda bu büro için geçerlimi? Oda, sahibinin özelliğini yansıtacak şekilde zevkle ve kişisel olarak mı döşenmiş? Yoksa yalnızca dekoratörün zevkini yansıtan lüks ve ultra modern bürolardan birimi. Yine aynı şekilde bir büronun genel görüntüsüne bakarak, buranın işinden nefret eden biri tarafından mı, yoksa işini çok seven biri tarafından mı kullanıldığını anlarsınız.
BÖLÜM 4
Yapıp söylediklerinizin gelecekte ki sonuçlarını daima düşünün.
İş hayatı, satın alanlar ve satanlardan oluşur. Hiç unutmamanız gereken başka bir kural: “Satanlar, alanlardan daima daha çok kazanır.!”
Önemli bir nokta: “ İnsanlar kendilerine bir şeylerin satılmasından hoşlanır.” İyi pazarlamacıyı kendilerine bir şey satmak için dil dökerken görmek onları mutlu eder. İnandıkları bir satıcıdan bir şey almaya da bayılırlar.
Alıcılar, kendilerinin kaptan olduklarını sanırlar. Bırakın öyle sansınlar. Her iyi satıcı, aslında kendisinin kaptan olduğunu bilir.
Bu nedenle satıcı olun, yada en azından kendinizi öyle görün. İş hayatındaki önemli kişiler, kendilerine ilgi gösterilmesine alışıktır. Bunun beklerler. Önemsiz olanlar, sıradan işleri yapan küçük memurlar bu ilgiye alışık değildir ve bir insan olarak onları fark etmenizi takdirle karşılarlar. Sekreterler,..laboratuar asistanları.. santral memureleri.. getir götür işini yapanlar.. dosya memurları.. İş hayatında küçük adam denen kişilerin hepsi.. onlarla dost olun, ilgilenin!onları dinleyin ve isimlerini hatırlayın. Sırf birgün size yardım ederler diye yapmayın bunu; ama bir gün size yardım edebilirler diye yapın.
Sözgelimi, iş hayatının en kötü yönlerinden biri, işten adam çıkartmaktır. Ama bu işi doğru düzgün yapabiliyorsanız, bu olumsuz tecrübenin üzücü yanları ortadan kaldırılabilir. Birisini işten atmak için geçerli nedenleriniz varsa, ve bu nedenleri ona açık ve tartışılması güç bir dille anlatırsanız, işten atılan kişi genellikle cesur bir tavırla kaderine razı olur. Aslında pek çok kişinin, kin duymadan ve gönül rahatlığıyla işten atılmayı kabullenmesi şaşırtıcıdır. Yanlış işte çalışanların çoğu bunu bilir. Gururunu incitmeden ve yeteneklerini hangi yöne sevk etmesi gerektiğini tavsiye ederek onu işten çıkarırsanız, düşman değil dost kazanırsınız. Daha sonra iş hayatında tekrar karşınıza çıktıklarında, mesleklerinde yaptığınız buy küçük ameliyat için size teşekkür bile ederler.
Elbette mesleğinizdeki her şey gibi, hedefleriniz de değişecektir. Büyük bir ihtimalle hedeflerinizi sürekli gözden geçirip geliştiriyorsunuz. Bu değişim sürekli ve hızlı olabilir, ama tıpkı büyüyen çocuktaki gibi her gün görülen değişiklikler fark edilmez. O yüzden uzun vadeli hedeflerinizi belirli sürelerde gözden geçirin. Her yıl mutlaka, ama tercihen her altı ayda, ya da üç ayda bir...
Hedefleriniz az da olsa değişmiş ise, şimdiki faaliyetlerinizi gözden geçirin!Şu an yapmakta olduğunuz şeyleri, gelecekte olmasını istediklerinize uygun hale getirin.
İş hayatında iyimser olmak ne kadar kolaydır. Ama bu iyimserlik insana uzun vadede ne kadar pahalıya mal olur.
BÖLÜM 5
İş hayatında mevki her şey değildir. (fakat kısmen)
Açık konuşalım. Mevki demek, güç demektir. Çoğu zaman yeteneğin yerini de alır.
Bir mevki, diğerlerine oranla daha iyi, ya da daha kötü olabilir. Siz yanlış mevkide iseniz, başka biri doğru mevkidedir. Şansınıza küsün!Sizden yararlanır ya da harcar
Bir kaç şey bir araya gelerek mevkiinizi belirler.
Önce organizasyondaki seviyeniz.
Sonra, boyut. Hemen ardından, yaptığınız işler gelir.
Mevkiinizi saptayan etkenlerden biri de şöhretinizidir. İş hayatında başarılı biri olarak tanınmak, sizi üst mevkilere getirir.
Mucize eseri, tamamen yetenekli yöneticilerin çalış tığı bir şirketi gözünüzün önüne getirin. Bu şirket içlerinde yeteneksiz bulunmadığı için, akıl almaz boyutlara ulaşır ve büyür. O zaman işe yeniden çok sayıda yönetici almak gerekir. Doğal olarak bunların çoğu da yetersiz kişiler olur. Böylece oran yeniden dengelenecek ve vaizler yine endişelenmeye başlayacaktır.
Yetersiz kişilerin en korktukları şey, yetenekli astlardır.
Üstünüzden daha yetenekli iseniz, doğal olarak ona karşı kin duyar ve bunu başkalarına da belli edersiniz. Böylece kendi kendinizi yenilgiye uğratmış olursunuz.
Burada işin sırrı, öyle olmadığı halde patronunuzu çevreye iyi göstermektir. Bu sizi kahretse bile.
Seçenek bir: Öfkenizi dışarıya vurursunuz. Ama bu hem sizi, hem de üstünüzü kötü durumda bırakır. İkiniz de, kendinizi savunma gereği duyarsınız. Daha yüksek mevkidekiler, sizinle çalışma konusunda kuşkuya düşerler.
Seçenek iki: Yutkunur, duyduklarınızı ve düşündüklerinizi içinize atarsınız. Kendinizi başkalarına ittirerek ve başkalarının sizi çekmesini sağlayarak, terfi edebilirsiniz. Bunu da, ancak sizin ilerlemenizi isteyenler varsa başarabilirsiniz. Üstlerinizin, ilerlemenizi istemesi için, onları çevreye iyi olarak tanıtın.
BÖLÜM 6
Başkalarından daha iyi yaptığınız işleri keşfedin
Pek çok kişi iş hayatında, yeteneklerini doğru düzgün kullanmaz. En iyi yapabildikleri işlerde çalışmak yerine, başka yönlere giderler. O yüzden de, başarı kırıntılarıyla yetinmek zorunda kalırlar. Aynı şey şirketler için de geçerlidir.
Çok başarılı kişiler, genellikle başkalarından ne daha zeki ne de daha yeteneklidir. Hepsinin sırrı, sınırlı zekalarını ve yeteneklerini en iyi şekilde kullanmayı bilmelidir. Bunlar, başarılı olduklarından zamanla tecrübelerini de artırırlar.
En iyi olduğunuz konulardan uzaklaştığınız anda, sizin için çok önemli olan rekabet avantajınızı kaybedersiniz. Zayıf yanlarınızı yenseniz bile, bir amatör olmaktan öteye gidemezsiniz. Daha başarılı, daha zengin, daha mutlu ve güven içinde olabileceğiniz konularda uzmanlaşın!
İşin üzücü yanı, pek çok kişi (ve şirket), gerçek yeteneklerinin ne olduğunun farkında bile değildir.
Diyelim ki çiftçilere rüzgar gülü satıp başarılı oldunuz. O yüzden çok iyi bir pazarlamacı olduğunuza karar veriyorsunuz. Sanayi fabrikalarına makine aksamı satmaya başlıyor ve işin altından kalkamıyorsunuz.
Neden? Bir düşünün!Belki, siz özellikle çiftçilere satış yapma konusunda beceriklisiniz. Öyle ise, başarıyı, traktör ya da diğer tarım makinelerinin pazarlamasında armalısınız. Dünyadaki en iyi sanayi makineleri pazarlamacısı olduğunuzu da aklınızdan çıkarmanız gerek.
Önce, gerçek yeteneklerinizi ve sınırlarınızı bilin. Bu da, deneyip, hata yaparak, kendinizi dürüstçe değerlendirerek olur.
İkincisi, tamamen neyi iyi yapıyorsanız, ona dayanarak kişisel bir plan yapın. Herkesten daha iyi yapabileceğiniz bir işe girin. Mesleğinizi değiştirmeyin. Bu yalnızca mevki ve zaman kaybına neden olur.
Üçüncüsü, öğrenmeyi, tecrübe edinmeyi sürdürün.
Dördüncüsü, iş hayatında başarılı olmak için vazgeçilmez becerilerden birini kazanın .
Üstün insanları bulabilme yeteneği gibi. Sorumluluklarınız arttıkça, zayıf olduğunuz alanlarda başarılı olan kişilere yaslanmayı öğrenin
Beşincisi, asla sınırlarınızı unutmayın. Mükemmel olduğunuz alanlarda, gereğinden fazla başarılı olduğunuzu göreceksiniz. Zayıf olduğunuz alanlarda ise, başarı aramanıza hiç gerek yok. İnsanda, yeni alanlardan kendini deneyerek tecrübe kazanma eğilimi vardır. Yıllar önce Perry Como için bir dizi televizyon programı düşünülüyordu. Prodüktör, bir dizi dans, şaka ve konuk yıldızlar tasarlamıştı. Perry Como ‘ya böyle bir tasarının beğenilip beğenilmeyeceği soruldu.
Como her zamanki rahat tavrıyla cevap verdi:
“Beğenilmezse, ben de şarkı söylerim. Nasıl olsa şarkılarımı beğeniyorlar.”Anlaşılan Perry Como, iş hayatındaki başarı yollarını iyi biliyordu
BÖLÜM 7
Kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğiniz şeyleri arkasından söylemeyin.
Alay, kinaye ve iğnelemeler iş hayatının küçük tuzaklarıdır. Durmayın, patronunuza rakibi hakkında üstü kapalı, hoş olmayan bir yorumda bulunun!Ne olacağını göreceksiniz. Belki patronunuzun gözünde adamı küçültmeyi başaracaksınız. Ama bakın kendinize ne yaptınız, Patronunuz, bilinçli ya da bilinç altında, aynı yöntemi kendisi için de kullanılıp kullanılmadığını merak edecek ve sizden kuşku duymaya başlayacaktır.
İş hayatında dedikodu eğlenceli olabilir-bu kadar çok yapıldığına göre, mutlaka eğlenceli olmalı-ama bu, bedeli pahalı olan bir lükstür. Dedikodu, boşuna zaman harcatan, insanın sinirlerini bozan, enerjisini tüketen bir şeydir. Üstelik dedikodu yapan kişinin, zayıf karakterli ve kendine güveni olmayan biri olduğunu gösterir.
Güçlü bir insanın ilgisini çekip taktirini kazanmanın basit yollarından biri de, hem yüzüne kaşı hem de arkasından hak ettiği saygı ve içtenlikle davranmaktır. Başarılıysanız, mutlaka arkanızdan konuşulacaktır. Misillemeye kalkışmayın. Dedikodu, iş hayatının en ucuz oyunudur.
BÖLÜM 8
Her felakette zaferin tohumlarını ve her zaferde felaketin felaketin tohumlarını arayın.
İş hayatında bazı insanlar çok şanslıdır. İşten atıldıkları, önemli bir müşteriyi kaybettikleri, uygulamaya konulan fikirleri başarısızlığa uğradığı, ya da insanı kahreden bir yenilgi yaşadıkları anda, bunun yararını görürüler.
Yenilgi, ortada bir hata olduğunu gösterir. Olmasaydı, yenilmezdiniz. Durumunuz en azından tedbirsiz davrandığınızı gösterir. Tamam! Ortada bir hata varsa, şimdi değişiklik yapmanın tam zamanı Büyük bir yenilgiden sağ çıkıp, geri dönüş yaptınızsa, pek çok yönden daha güçlü olduğunuzu göreceksiniz. Yenilginin yıkıntıları arasından, daha büyük bir zaferin malzemesini bile çıkartabilirsiniz. Tabi kazanmasını bilen bir kişi iseniz.
Felaketi başarıya döndürmek için yapılacak üç şey vardır:
Birincisi: Felakete karşı hazırlıklı olun.
İkincisi: Felaketin neden olduğunu araştırın
Üçüncüsü: Karşı saldırıya geçin!
Bir daha felaketle karşı karşıya kaldığınızda, kuyruğunuzu bacaklarınızın arasına sıkıştırma duygusuyla mücadele edin. Gurura, şerefe aldırmadan parçaları bir araya koymanın yollarını arayın. Belki bu yeni yol sizi daha ileriye götürecektir.
BÖLÜM 9
Yalan söylemeyin doğruyu söyleyemiyorsanız, susun. Yalan söylemeye başladığınız anda yok olmaya mahkumsunuz.
Bir düşünün: iş hayatında doğruyu söyleyen o kadar az kişi var ki! Onlardan biri olmak, sizi özel biri haline getirir. Her zaman doğruyu söylemek, cesaret isteyen bir iştir. Doğrusu, böyle bir üne sahip olmak, zaman alır. Çevrenizde doğru söyleyen biri olarak ün yapmanız için, kendinizi sık sık “ateş altında “ kanıtlamak zorunda kalırsınız. Ama ulaşacağınız sonuç çabalarınıza değecektir.
İşin kötüsü, hepsi olmasa da, yalancıların çoğu, başkalarına olduğu kadar kendilerine de yalan söyler. Çoğu, bu korkunç hastalığa yakalandığından habersiz yaşamını sürdürür.
İş hayatında, uydurukçuların olduğu gibi, yalancıların da birkaç türü vardır. Patolojik yalancılar, yalan söylemeyi huy haline getirmiş yalancılar, sadece baskı altında yalan söyleyenler, arada sırada küçük yalanlara başvuranlar, komplocu yalancılar bunlar arasında sayılabilir. Her grup yalanlarını geçerli göstermek, açıklamak, hatta böbürlenmek için ayrı ayrı yöntemlere başvurur.
Yalancıyı tanımlamak kolaydır. Gerçeğe saygısı olmayan ve sık sık doğrudan uzaklaşan kişidir
Doğruyu işine geldiğinde, ya da kırk yılda bir aklına estiğinde söyler.
BÖLÜM 10
Kimseden sır tutmasını beklemeyin. Sır diye bir şey yoktur.
Çalıştığınız işletmede hiçbir sırrın kutsal olmadığını kanıtlamaya çalışacağım. İşte size bir deney. Bulunduğunuz şirketin size çok uzak bölümlerinde çalışan birine, kendinize ait masum bir sır söyleyin. Hani şu önemsiz sırlardan birini. Sonra söylediklerinizin ne kadar zamanda kulağınıza geleceğini beklemeye başlayın. Bu deneyle “anten “gücünüzü ölçmüş olursunuz. Çoğu sırlar, süpersonik hızla yol alır. Sırrınız kulağınıza çabucak gelmiş ise, yanlış frekansı açmış olmalısınız. Başkaları olup bitenleri biliyor da siz bilmiyorsanız, başınız gerçekten dertte demektir.
Kimsenin sır tutmadığını aklınızdan çıkarmayın. Bunu bildiğinize göre, bu bilgiyi yarınıza kullanabilirsiniz. Bunun da dört yolu vardır; önce sırrınız olmasın .İkincisi sırrınızı açtığınız kişilerin sayısı asla beşi geçmemeli. Bu sayı beşin üstündeyse, hayatınızı herkesin önüne sermiş sayılırsınız. Üçüncüsü “sırları” ustaca bir haberleşme yolu olarak kullanın. Genç bir yönetici adayı olduğunuzu farz edelim. Patronunuza, -ona söylemeden- kendinizi geliştirmek için gece kurslarına başladığınızı anlatmak istiyorsunuz. Bunun için patronun sekreteriyle arkadaş olan bir sekreterle konuşmanız yeter. Sekretere bu kurslara katıldığınızı ve tamamlayana kadar patrona söylemek istemediğinizi anlatın. O gece patronunuzun ne kadar azimli ve çalışkan biri olduğunuzdan haberdar olduğundan emin, rahat rahat kurs öğretmenini dinleyebilirsiniz. Dördüncüsü “sırları bilgi toplamak için kullanın. Bürodaki dedikoducuları dinleyin. Kısa zamanda iyi bir ajan olabilirsiniz.
BÖLÜM 11
İnsanlar üzerinde bahse girin, ama kaybetmeye hazırlıklı olun.
İş hayatında üzerine bahse girdiğiniz kişilerin çoğu kaybettirecektir. Aman bu, bahse girmekten vazgeçmeniz için yeterli bir neden değildir. Bahse girmediğiniz takdirde zaten otomatikman kaybetmiş sayılırsınız. Bahse girerseniz, üzerine oynadığınız kişilerin pek azı başaracaktır. Fakat bu kazanan pek az kişinin size kazandırdığı, kayıplarınızı telafi etmeye yetecektir.
BÖLÜM 12
Çözülmesi imkansız görünen sorunlar günlük işlerinizi alt üst etmez; onlar günlük işlerin ta kendisidir.
“İş hayatında herkesin kafasında canlandırdığı mükemmel bir çalışma modeli vardır. Düzenli, tutarlı, yardımlaşmalı, sorunsuz...
Hemen herkesin görevi de, işleri bu hayale uydurmaya çalışmaktır. Şimdiye kadar bunu başaran biri çıkmamıştır ama, sonunda sinirleri bozulup ülser olanlar oldukça çoktur. Başarılı bir iş adamının en belirgin özelliği, yenilgiyi bir filozof gibi kabullenmesidir. O çözülmesi imkansız gibi görünen sorunlarla mücadeleye devam eder, ama bu durum karşısında hastalanmaz.
BÖLÜM 13
Mümkün olduğu kadar az hata yapın. Bir tek hatanın felaketiniz olabileceğini düşünün.
Hatalar, ders almanın en kötü ve en pahalı yoludur. Hatalarınız gerçekten büyükse, çok zeki biri olabilirsiniz: Ama bunu gösterme fırsatı bulamazsınız.
İş hayatında hata yapmak, arabayla yolda kaybolmaya benzer. Yola çıkmadan, gözünüzü iyice açıp nereye gittiğinize baksaydınız, kaybolmayacaktınız. Şimdi geri dönüp doğru yolu bulmanız on kat daha fazla zaman alacaktır.
BÖLÜM 14
Kişisel çıkarın asla unutmayın.
İş bir tek neden yüzünden vardır:Kendisiyle uğraşan kişilerin bazen sağlıklı bazen sağlıksız hırs ve çıkarlarını tatmin ettiği için.
Bölüm 15
Herkesin amacı farklıdır. İş hayatınızın kişisel amacını öğrenin.
İnsanlar çok garip nedenler yüzünden çalışır. İş hayatında, paranın ötesinde onları yönlendiren şeyler de vardır.
Somut ödüller, ego tatmini, toplumsal temaslar, yapabilirliğin ifadesi, ataklık ya da yarışma arzusu, kaçış, rahatlık, görev ve kişilikteki garip eğilimler insanları çalışmaya yönlendirir.
BÖLÜM 16
Hedeflerinizin ne olduğunu iyi bilin.
Hedef saptama, başarınızı etkileyebilecek en önemli yeteneklerden biridir. Sizi amacınıza ulaştıracak olan hedefleri saptamadan, iş hayatında bir yere varamazsınız. Stratejinizi bile tasarlayamazsınız. Büyük bir ihtimalle saptayacağınız mantıklı hedeflere ulaşacaksınız. O yüzden hedefleriniz bir anlam taşıyacak kadar yüksek olmalıdır.
BÖLÜM 17
Sürpriz çok güçlü bir taktiktir. Onu dikkatli kullanın, felakete neden olabilir.
İş hayatında kimse sürprizlerden hoşlanmaz. Bunun bir nedeni vardır. İş hayatında sürpriz genellikle dert demektir
Zaman ve enerjinizi başkalarının size yaptıklarını ödetmek için tüketiyorsanız iş hayatında başarılı olamazsınız.
İntikam tatlı ama bu yetki size değil Tanrıya aittir.
BÖLÜM 19
Düşmanlar hayatın bir gerçeğidir.
İş dünyasında düşman, kin bağlamış bir arkadaş yada bir rakiptir. Bu düşman, kendi başarısını ne kadar çok ister ise sizin başarısızlığınızı da o kadar çok ister. İş hayatında düşmanım yok diyorsanız, ya kendinizi aldatıyorsunuz, ya da dahi bir politikacısınız .
Mecbur oluncaya kadar karar vermeyin. İş hayatında insanlar kararlarını genellikle çok erken verirler ya da sıralamaları yanlıştır. Verdiğiniz her karar bir çeşit fedakarlıktır. Size bir şeylere mal olmaktadır vereceğiniz bir karar seçeneklerinizden fedakarlık etme anlamına gelebilir. Bir şeyi yapmaya karar vermek onun dışında hiçbir şeyi yapmamak demek olabilir.
Mecbur oluncaya kadar karar vermeyin
BÖLÜM 21
Önsezilerinize kulak verin. Onlar da herkesin mantığı kadar doğrudur.
Karar verebilmek için sadece gerçekleri bilmek yetmez. Bir kararın niteliği sizin gerçeklere eklediklerinize bağlıdır.
Kazandığınızda da, kaybettiğiniz de de, gülümseyerek, çevrenize yenilmez olarak ün salın
BÖLÜM 23
Verdiğiniz veya verdiğiniz sanılan bir sözü tutun.
İş hayatında her gün milyonlarca insan milyonlarca şey vaat eder. Bütün bu vaatler iş hayatını bir araya getiren ipliklerdir. Ne yazık ki bu ipliklerin çoğu birbirine karışmış düğümlenmiş, takılmış, kısalmış ya da kopmuştur ve ne yazık ki, iş vaadi yetersiz, güçsüz aptalca ve yarasızdır.
BÖLÜM 24
Asla başkalarının da sizin kurallarınıza göre davrandığını düşünmeyin.
İş hayatını yürütenler kurallara göre hareket edenlerdir. İş hayatında çok sayıda hırsız, yalancı, dolandırıcı, düzenbaz vardır. Bu kişiler genellikle davranışlarını o anlık kişisel çıkarlarına göre değiştirirler. Yine de iş hayatında çoğunlukla kurallara göre oynamaya çalışılır. Sorun:herkesin kuralının farklı olmasıdır.
BÖLÜM 25
İş denen oyunu varınızla yoğunuzla oynayın, ama hayatınız ona bağlıymış gibi değil.
Kaybınızdan birinin kazanç sağlayacağı durumlara göz yumun
Sağlıklı pek çok kişi iş kanserine yakalanır. İş hayatının yoğun faaliyetleri yaşamlarının öteki yönlerini yıkar. Bu hastalık öldürücü olabilir ve hiç kuşkusuz işletmeler açısından da hiç iyi sonuç vermez.
İş hayatında atılacak en olumlu adımlardan biri her türlü ihtimale açık durumlara girmemektir ya da daha işin başında iken bütün açık kapıları kapanmamak gerekir.
İki numaralı adamın gücünü asla küçümsemeyin
İş hayatında insanları övmek bir teşvik kaynağıdır ama bu tür tavsiyeler iyi bir otomobilin her türlü yol koşulunda her zaman en yüksek hızla gidebileceğini ileri sürmeye benzer. Yani ustaca kullanmayı bilmezseniz tehlikeli ya da zararlı olabilir.
Beraber çalıştığınız kişileri tartmak önemli bir kuraldır. Bazı şirketlerin iyi elmanlar bulmak için paralarını ve zamanlarını boşa harcadıkları da bilinen bir gerçektir. Kişileri tartabilmek için buna hiç gerek yoktur. Sadece onlara çözmekten hoşlandıkları sorunları halletmeleri için bir fırsat verin, yeterlidir.
BÖLÜM 28
Teşekkürlerinizi belirtin, bol bol iltifat edin ama sizi istismar etmelerine izin vermeyin.
İnsanı, çözmekten hoşlandığı sorunların boyutuna göre tartabilirsiniz.
Hangi görevde olursanız olsun, görevinizi kendi ediyormuş gibi yapın.
Hangi görevde olursanız olun görevinizi kendi seviyenizdeki biriyle rekabet ediyormuş gibi yapın. İş hayatının en olumlu ve insanı tatmin eden yönlerinden biri yenilecek olsanız bile sizin kadar başarılı olan biriyle rekabet ederek yeteneklerinizi geliştirebilmenizdir.
BÖLÜM 31
Başarı için çok şey gereklidir, ama bunların en önemlisi kendine güvendir.
Başarı için en önemli şey kendine güvenmedir. Kanun iyi olduğunuza inanırsanız başarırsınız demez.”İyi olduğunuza inanmazsanız başarılı olamazsınız “ der. Başarılı olmak istiyorsanız işe kendinize güvenerek başlayın ve cesaretinizi destekleyecek bir başarı çizelgesi oluşturana kadar güveninizi arttırmayı sürdürün. İyi olduğunu bilen kişi daima iyi işler yapar.
BÖLÜM 32
Çok çabuk kazanmanın. İş oyununun en zevkli yanından biridir.
Pek çok kişi için iş hayatı bitmek bilmeyen can sıkıcı mücadeleden başka bir şey değildir. İş hayatında bir işin verebileceği zengin zevklerden yaralanmanın da bir yolu vardır. İşinize sadece iş olarak bakmaktan vazgeçin ve onu bir spor olarak görmeye başlayın. Bu size şunları kazandırır: 1-İşinizden büyük zevk alırsınız 2-Bağımsızlık kazanırsınız 3-İş hayatının rekabetinden büyük zevk alırsınız 4- Büyük bir şöhret kazanırsınız
Mesleğinize spor değil iş olarak bakarsanız şunları kaybedersiniz: 1- Sağlığınızı kaybedersiniz 2-Uykunuzu kaybedersiniz 3-Çalışma etkinliğinizi kaybedersiniz4-Zirveye çıkma şansınızı kaybedersiniz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blogger tarafından desteklenmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder